4 Aralık 2012 Salı
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 'in fedakar ahlakı-3-
Bu dönemde boykota uğrayan Müslümanlar, dışarıdan fazla bir şey alamadıklarından kısa sürede şiddetli bir açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kaldılar. Bu dönemde Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav), amcası Ebu Talip ve Hz. Hatice boykota uğrayanların ihtiyaçlarını giderebilmek için tüm mal varlıklarını harcadılar. Tam üç sene süren bu boykot ile oluşturdukları sıkıntı, açlık ve kıtlık ortamına rağmen, inkar edenler yine de İslamiyet'in yayılmasını önleyemediler. Resul-ü Ekrem Efendimiz bu ağır şartlar altında, büyük fedakarlıklarla tebliğ görevini en güzel şekilde yerine getirmişti.
Üç senenin sonunda Kureyşli ileri gelenler boykotu çeşitli sebeplerle sona erdirmek durumunda kaldılar. Ancak Müslümanlar aleyhinde çaba harcamaktan vazgeçmediler. Bu dönemde Mekke'nin sözü dinlenen isimlerinden biri olan ve Müslümanlığı kabul etmemesine rağmen, Peygamberimiz (sav)'i ilk günden itibaren koruyup destekleyen amcası Ebu Talip ve Peygamberimiz (sav)'in hanımı Hz. Hatice'nin vefatı Kureyşlilerin cesaretlerinin daha da artıp harekete geçmelerine neden oldu. Ebu Talip'in konumu nedeniyle o zamana dek Peygamberimiz (sav)'e yönelik bir girişiminde bulunmaktan çekinen Kureyş'in önde gelenleri, bu durumun ortadan kalkmasını fırsat bildiler. Peygamber Efendimizin tebliğini durdurabilmek ve Müslümanların dinlerini yaşabilmelerini engelleyebilmek için her türlü zulüm, baskı, işkence, tehdit ve eziyet yöntemine başvurdular.
İslam'ın tebliğinin onuncu yılında Peygamber Efendimiz (sav), giderek artan bu sözlü ve fiziksel baskılar karşısında Mekke dışındaki bir topluma seslenmeye karar vermiştir. Hz. Zeyd bin Harise ile birlikte Arabistan'ın önemli bölgelerinden biri olan Taif'e giderek oradaki Sakif kabilesini İslamiyet'i kabul etmeye ve onları Kureyş müşriklerine karşı Müslümanları korumaya davet etmiştir. Taif'te kaldığı on gün boyunca kabilenin ileri gelenlerine İslam'ı anlatmıştır. Ancak Lat adlı büyük bir puta tapınan Taifliler arasında Peygamberimiz (sav)'in tebliğine uyan olmamıştır. Resulullah, kentin önde gelen isimleriyle tek tek konuşmuş, ama bu kimselerin cehalet, kibir ve düşmanlık içerisinde olduğunu görmüştür. Resulullah buradaki insanların Hz. Zeyd bin Harise ve kendisine karşı yönelttikleri sözlü ve fiili saldırılara karşı sabretmiştir.
Peygamberimiz (sav), her an ölüm, işkence, açlık ve sürgün gibi tehditler altında yaşayan Mekke'deki Müslümanları, bu zor şartlardan kurtarmak için her yolu denemiştir. O dönemin zor koşulları altında, rivayetlerde bildirildiği üzere, yürüyerek Taif'e gitmesi ve buradaki putperest insanlara doğru yolu gösterebilmek için elinden gelen herşeyi yapması Resulullah'ın üstün ahlakının tecellilerindendir. Nitekim burada da, rivayetlerde anlatıldığı üzere bu cahil insanların çeşitli eziyetleriyle karşı karşıya kalmıştır. Ancak Peygamber Efendimiz (sav) İslamiyet'in yayılması ve Müslümanların güvenliğe kavuşması için tüm bunları göze almış, fedakarlıkta tüm Müslümanlara örnek olmuştur.
Peygamberimiz Mekke'ye dönüşünde Kureyşlilerin Müslümanlara baskılarını şiddetlendirdiklerini görmüş ve İslamiyet'i diğer kabilelere tebliğe devam etmiştir. Hac mevsiminde Mekke çevresinde konaklayan ya da yılın belirli dönemlerinde kurulan panayırları gezmeye gelen Arap kabileleriyle görüşmüş, Kuran'ı anlatarak onları İslam'a davet etmiştir. Peygamberimiz (sav) bu dönemde de pek çok zorlukla karşılaşmış, ama Allah rızası için tüm bunlara güzel bir sabır ve tevekkülle karşılık vermiştir. Resulullah'ın İslam'a çağırdığı kabileler kimi zaman Peygamberimiz (sav)'e düşmanca tavırlarla karşılık vermişlerdir. Ancak Resulullah bu zor şartlar altında da tebliğine devam etmiştir. Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav) tebliğini yaparken, Ebu Leheb gibi müşriklerin aleyhte yürüttükleri faaliyetlere de karşı koymak durumunda kalmıştır.
Aynı dönemde Ebu Leheb de Mekke çevresine gelen kabilelerle görüşüp, Peygamberimiz (sav) hakkında iftira dolu sözler söyleyerek onları etkilemeye, Resulullah'ın tebliğini dinlemelerine engel olmaya çalışmıştır.
Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğinin 11. senesinde Medine'den gelen altı kişilik bir kafile Peygamber Efendimizin tebliğinin vesilesiyle Müslüman olmuşlardır. Kabileleri tarafından sevilen ve söz sahibi olan bu kişiler Medine'ye döndüklerinde akrabalarını da İslam'a davet etmiş ve kısa sürede İslamiyet Medine'de geniş ölçüde yayılmıştır. Bu tarihten sonraki iki Hac mevsiminde tekrar kafileler halinde Mekke'ye Peygamberimiz (sav)'le görüşmeye gelen Medineliler, Allah'ın Resulüne bağlılık ve itaat sözü vermişlerdir. Medinelilerin Peygamberimiz (sav)'e biat ettiğini duyan Mekkeli müşrikler ise, Müslümanlara olan baskılarını daha da artırarak, Mekke'yi iman edenler için yaşanmaz hale getirmeye çalışmışlardır. Bu dönemde Allah'tan gelen vahiy üzerine Hz. Muhammed (sav) Mekkeli Müslümanlara Medine'ye hicret edeceklerini bildirmiştir. Mekkeli müşrikler, Müslümanların Medine'deki müminlerle birleşerek büyük bir güç elde edecekleri endişesiyle, Müslümanların hicret etmelerine de engel olmaya çalışmışlardır. Kimilerini tutuklayıp işkence etmiş, kimilerinin de "yollarını keserek" onlara zorluk çıkarmak istemişlerdir.
Peygamberimiz (sav) Allah'ın emri gelene kadar Hz. Ebubekir ve Hz. Ali ile birlikte Mekke'de bir süre daha kalmıştır. Hz. Muhammed (sav)'in Allah'ın İlahi koruması altında olduğundan gafil olan Ebu Cehil, Ebu Leheb ve inkar edenlerin diğer önde gelenleri, pek çok defa deneyip başarısız olduklarını gördükleri halde, Peygamberimiz (sav)'e karşı fiili bir saldırı daha düzenlemeye karar vermişlerdir. Bu amaçla Kureyş'in her kabilesinden güçlü birer kişi seçilmiş ve bu kişilerin Hz. Muhammed (sav)'e karşı hep birlikte bir tuzak hazırlamalarına karar verilmiştir.
Böylece her kabilenin olaya dahil olacağını ve bu yüzden Peygamberimiz (sav)'in kabilesinin bu duruma karşılık veremeyeceğini düşünmüşlerdir. Allah Kuran'da Peygamber Efendimize hazırlanan bu tuzağı şöyle bildirmektedir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Ancak Resulullah, ayetten de anlaşıldığı üzere, puta tapan müşriklerin tüm girişimlerinden olduğu gibi, Allah'ın yardımıyla bu tuzaktan da korunmuştur. Bu olayın ardından Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye doğru yola çıkan Peygamberimiz (sav)'e yeni bir tuzak daha kurulmuş, Mekke'nin önde gelenleri Resulullah'ın arkasından O'nu bulabilmek için silahlı kişiler göndermişlerdir. Ancak Allah'ın İlahi korumasıyla Peygamber Efendimiz (sav)'e kurulan bu tuzak da boşa çıkmıştır. Allah Kuran'da Hz. Muhammed (sav)'in içerisinde bulunduğu bu durumu şöyle bildirmiştir:
Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 40)
Peygamber Efendimiz (sav)'i durdurmak için kurulan tuzaklar elbette ki bu kadarla sınırlı kalmamıştır. Ebu Leheb, Ümmü Cemil ve Ebu Cehil gibi müşriklerin önde gelenleri hemen her fırsatta Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav)'e zorluk çıkarmaya, ona eziyet vermeye çalışmış ve pek çok kere öldürme girişiminde bulunmuşlardır. Allah'ın Resulü'ne ve hak dine karşı çirkin cesaret gösteren bu kimseler hakkında Allah ayetlerde şöyle bildirmiştir:
Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya. Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı. Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı (ve) Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed Suresi, 1-5)
Peygamber Efendimiz (sav), bir yandan putperest kavminin bu tavırlarına karşı mücadele ederken bir yandan da güzel ahlakıyla, fedakarlığı, kararlılığı ve teslimiyeti ile çevresindeki tüm Müslümanlara örnek olmuştur. Hadis-i şeriflerde Resulullah'ın üstün ahlakı ve cömertliği şöyle bildirilmektedir:
Resul (sav) hayır işlerinde insanların en cömerti idi. Peygamber (sav) hayır yönünden esmekte olan rüzgardan bile daha cömertti.4
Kendisinden bir şey istenildiği zaman asla "yoktur" demezdi ve kendisinden istenilen hiçbir şeyi esirgemezdi.5
"Resulullah (sav) insanların en cömerdi, en cesuru ve şecaatlisiydi."6
Ebu Zerr bana şunları söyledi: "Ey kardeşimin oğlu! Ben Hz. Peygamber'in yanına gitmiştim. Elimden tutarak bana "Ey Ebu Zerr! Uhud Dağı kadar altın ve gümüşüm olsa ölmeden önce bir kıratını dahi bırakmaksızın Allah yolunda infak etmeyi isterdim" buyurdular.7
Diğer bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (sav)'in Hz. Ayşe'ye şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
"Malı toplayıp da harcama hususunda cimri davranma ki Allah rızkını senden keser, saklayıp elinde infak etmeksizin tutma ki Allah da senden meneder."8
Bir başka hadiste ise Peygamberimiz (sav)'in bu konudaki üstün ahlakı şöyle anlatılmaktadır:
Ayşe (R. Anha)'ya dedim: "Resulullah (sav) aile efradının içinde nasıl idi?" Cevap verdi: "İnsanların en yumuşağı, insanların en cömerdi idi. Güleryüzlü ve tebessüm sahibi idi..."9
Müslümanlara üstün ahlakıyla en güzel şekilde örnek olan Resulullah (sav), bir hutbesindeki sözleriyle müminleri cömertliğe şöyle teşvik etmiştir:
Bir hutbesinde Allah'a hamdu senalar ettikten sonra; "Ey insanlar! İyi biliniz ki Allah Teala sizlere din olarak İslam'ı seçmiştir. İslamınızı cömertlik ve güzel ahlakla süsleyiniz. Bilmenizi isterim ki, cömertlik kökü cennette, dalları ise dünyada bulunan bir cennet ağacıdır. İçinizden cömertlik edenler o dallardan birine yapışmış olup, bu dal onu cennete götürecektir. Cimriliğe gelince, o da kökü cehennemde, dalları ise bu dünyada bulunan bir ağaçtır. Ki cimrilik yaparak kendi dallarından birine tutunanı cehenneme götürür." Daha sonra Peygamber (sav) iki kez; "Allah yolunda cömert olun" buyurdular.10
4- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 3, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/3, sf. 129 (Sıfatu’-Safve, I/69 (Buhari ve Müslim, Cabir b. Abdillah’tan)
İbn-i Kesir, Peygamberimizin Şemaili Mu’cizeleri, Temel Neşriyat, sf. 84
5- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 3, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/3, sf. 129 (Heysemi, IX/13)
İbn-i Kesir, Peygamberimizin Şemaili Mu’cizeleri, Temel Neşriyat, sf. 84
6- İbn-i Kesir, Peygamberimizin Şemaili Mu’cizeleri, Temel Neşriyat, sf. 86
7- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 2, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/2, sf. 196 (Heysemi X/239 (Bezzar’dan. Ayrıca Taberani’nin de benzer şekilde rivayet ettiği kaydedilir)
8- İbn-i Kesir, Peygamberimizin Şemaili Mu’cizeleri, Temel Neşriyat, sf. 87
9- İbn-i Kesir, Peygamberimizin Şemaili Mu’cizeleri, Temel Neşriyat, sf. 89
10- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 2, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/2, sf. 192 (Kenz III/310 (İbn Asakir, Enes’ten)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder